HAYALLERDEN HEDEFLERE

İşte Eşitlik Projesi Başlıyor

Dernek misyon ve vizyonuna uygun olarak iş hayatında cinsiyet eşitliğinin başta kadınlar olmak üzere çalışma hayatının tüm bileşenlerinde öneminin yükseltilmesi ve bu konuda farkındalık yaratılması adına bir uygulamalar bütünü oluşturma, geliştirme ve gerçekleştirme çabasının ilk adımı 15 Haziran 2016 itibariyle Yerel STK’lar Hibe Programına başvuru yapılarak gerçekleştirilmiştir. Başvuru yapıldıktan yaklaşık bir buçuk yıl sonra heyecanla beklenen sonuca ulaşılmış, İşte Eşitlik projesi 23 Kasım 2018 tarihinde Ankara’da imzalanarak gerçekleştirilme aşamasına gelmiştir.

İşte Eşitlik projesi 2 Ocak 2019 tarihi itibariyle hayata geçirilmiştir.

Projeyle ilgili detaylı bilgi için tıklayınız.

Sivil Toplum Sektörü, Avrupa Birliği (AB) Katılım Öncesi Mali Yardım Aracının (IPA II) 2014-2020 yıllarını kapsayan ikinci döneminde ayrı bir sektör olarak tanımlanmıştır. Bu kapsamda sivil toplum sektörünün lider kurumu olarak yetkilendirilen T.C. Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı söz konusu sektör altında uygulanacak projelerin programlanması ve izlenmesi çalışmalarını yürütmektedir. Sivil Toplum Destek Programı-I olarak adlandırılan program özetle, sivil toplum kuruluşlarının karar alma mekanizmalarına katılımlarını, iletişim, idari ve savunuculuk becerilerinin geliştirilmesini destekleyen bir programdır. Program dört ayrı bileşenden oluşmaktadır, bunlardan biri Yerel STK’lar Hibe Programıdır.


Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen Yerel STK’lar Hibe Programı çerçevesinde onaylanan İşte Eşitlik Projesinin, başvuru yapan yaklaşık beş yüz proje arasından onaylanan otuz sekiz proje arasında bulunmasından büyük bir gurur duyulmaktadır.


Proje Onayı
İş Yaşamında Cinsiyet Eşitsizliği

İşte Eşitlik Projesi cinsiyet eşitliği temel bir insan hakkıdır diyerek yola çıkmıştır. Cinsiyete dayanan eşitsizliklerin bir hak ihlali olmasının yanında, kadınların erkeklerle eşit olarak ülkelerinin ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel hayatlarına eşit düzeyde katılma imkânlarının olmamasının aynı zamanda toplumun sayılan alanlarında refah düzeyinin düşük düzeylerde kalmasına sebep olduğu düşünülmektedir.

Kadın ve erkeklerin eşit fırsat ve haklara sahip olması yalnızca kadınların değil, tüm toplum üyelerinin sosyal ve ekonomik gelişimlerine katkı sunacağı açıktır. Bir toplumun üyelerinin eşit olmayan fırsat ve konumlarda olması şüphesiz toplumun bütününün kazanımlarını etkileyecektir. Söz konusu eşitsizlikler hakkında bireyler ve oluşturdukları toplumun farkındalığının artırılmasının cinsiyet eşitsizliğinin azaltılması yolunda gerekli bir adım olduğu düşünülmektedir.

Kadınların dünyanın her yerinde ayrımcılığa maruz kaldıkları bilinmektedir. Küresel ölçeklerde cinsiyet açığı olarak adlandırılan cinsiyetler arasındaki orantısız fark ya da eşitsizlikleri ifade eden cinsiyet eşitsizliği, eğitime erişimde, iş hayatına eşitsiz katılımda, politik ve ekonomik karar alma pozisyonlarında geniş ve derin biçimde kendini göstermektedir. Sayılan alanlarda eşitsizliğin kapanması ancak kadınlar ve erkeklerin toplum içinde eşit hak ve fırsatlara sahip olmasıyla mümkün olabileceği düşünülmektedir. İşte Eşitlik projesinin tüm amaç ve misyonu bu düzlemde planlanmış, dolayısıyla aktiviteleri bu görüşe dayanarak yürütülmektedir.

Türkiye cinsiyet eşitsizliği sıralamasında 149 ülke arasında 130.sıradadır. (2018) Bu sayının düşüklüğü Türkiye’de kadınların ekonomiye katılım oranının düşük olmasından gelmektedir. Gelir, finansal kaynaklara erişim, zaman kullanımı, politika ve ekonomi alanlarının karar alma süreçlerinde yer alma oranları eşitsizliği oluşturan diğer alanlar olarak görülmektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) 6 Mart 2019 tarihinde yayınlanan 30707 sayılı raporuna göre 2018 yılı itibariyle kadın nüfusu %49,8 iken istihdam edilenlerin oranı %28,9 olmuştur. Bu oran erkeklerde %65,6 olup, toplam istihdam oranı %47,1’dir. 2017 yılı sonu rakamlarıyla karşılaştırıldığında hemen benzer olduğu görülmektedir. 2017 yılı sonunda da istihdam edilen kadınların oranı %28, erkeklerin %65,1 ve toplam istihdam oranı %46,3’tür. Kadın nüfusu erkek nüfusu ile eşit olmasına rağmen istihdam edilme oranları yarı yarıya görünmektedir.

İşte Eşitlik projesiyle doğru adımlar atıldığını güçlendiren bir diğer sonuç, kadınların eğitim durumları yükseldikçe iş gücüne daha fazla katıldıkları sonucudur. Okur yazar olmayan kadınların iş gücüne katılım oranı %15,9, lise altı eğitimli kadınların %27,7 ve lise mezunu kadınların oranı %34,3’tür. Yüksek öğretim mezunu kadınlarda bu oran %72,7’ye yükselmektedir.

Niteliksel olarak bakıldığında kadınların en fazla hizmet sektöründe istihdam edildiği görünmektedir. İş hayatında mücadele edilmesi gerektiği düşünülen bir alan da kadınların istihdam oranlarının yanında istihdam edilen alanların toplumsal cinsiyet rolleriyle şekilleniyor olmasıdır. Tarım sektöründe kadın istihdam oranı %28,3 iken, erkeklerin oranı %19,4’tür. Kadınların iş gücüne katılımlarında önemli etkenlerden birinin bakım sorumlulukları olduğu düşünülmektedir. TUİK raporunun da işaret ettiği üzere, iş gücüne dahil olmayanların %38,7’sinin bakım sorumluluğu olduğu, bu oran erkeklerde %14,8 iken kadınlarda %45,9’dur.

Yükseköğretimde görevli kadın profesör oranı %31,2’dir. Bu oran 2008/09 döneminde %27,4 iken 2017/18 döneminde ancak %31,2 olmuştur. Diğer yandan akademik yaşamda alt kadrolara inildiğinde kadın istihdam oranı artmaktadır. Bu oranın doçent kadrosunda %38,8, öğretim görevlisi kadrosunda ise %50,2 olduğu görünmektedir. Yönetici pozisyonundaki kadınların oranı ise %17,3 ile sınırlı kalmaktadır. Bu oran altı yıl önce 2012’de %14,4 iken 2017 itibariyle ancak %17,3 olmuştur. (TUİK, 2109)

Kadınlar iş hayatında istihdam oranları ve toplumsal cinsiyete dayalı rollerden kaynaklı çoğunlukla hizmet sektöründe istihdam edilme sorunlarının yanında eşit işe eşit ücret alınmaması kadınların karşılaştığı diğer sorunlardandır. Finansal kaynaklara erişimde ve satın alma gücündeki eşitsizlikler kadınların sosyal, kültürel ve ekonomik ve politik karar alma süreçlerinde de fırsat eşitsizliklerine neden olabilmektedir.

İşte Eşitlik projesi cinsiyete dayalı hak ihlalleriyle mücadelesinde üç ana konu üzerinde çalışmayı planlamıştır. Bunlardan ikisi yukarıda bahsedilen istihdam edilme oranlarındaki farklar, eşit işe eşit ücret düzensizliği ve aşağıda belirtilen kadın ve erkeklerin iş hayatında yükselmelerinde görünen ve teknik ve uzmanlık gerektiren işlerde kadınların daha az sayıda istihdam edilme hak ihlalleridir.


İş Yaşamında Cinsiyet Eşitsizliğinin Nedenleri

Kadınların iş gücüne dahil olamamasının nedenleri olarak ekonomik ve sosyal olarak çeşitli faktörler görülür. Sosyal faktörler olarak, toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı zaman kullanımındaki eşitsizlikler, çocuklar, ebeveynler veya yaşlı bakımlarının kadınların sorumluluğunda görülmesi ve eğitim seviyesi sayılabilir. Ekonomik faktörler ise düşük ücretler, işe alımlardaki cinsiyete dayalı ayrımcılık, yükselmelerdeki eşitsizlikler gibi kadınların çalışırken karşılaşabilecekleri faktörler sayılabilir. Kadın istihdamını destekleyen yasal ve sosyal politika düzenlemelerin eksikliği de kadınların iş gücüne katılımlarını zorlaştıran nedenlerdendir. TUİK’in Hane Halkı İş Gücü Anketi sonuçlarına göre kadınların iş gücüne dahil olamama nedenlerinin başında %55,3 ile ev işleriyle meşgul olma nedeni gelmektedir. Kadınların yeterli eğitim seviyesine, eğitime katılımda eşit fırsatlara sahip olmaması, teknik ve mesleki kurslarda toplumsal olarak kabul gören alanlarda eğitim sunulması kadınların iş gücüne katılımını olumsuz etkileyen faktörlerdir. Eğitim seviyesinin düşüklüğü kadın istihdamını olumsuz etkilerken kayıt dışı istihdam oranlarını artırdığı görülmektedir.

Kadınların iş gücüne katılımlarının artırılması, bu yönde yapılacak çalışmalar yalnızca kadınların sosyal ve ekonomik şartlarında düzeltme sağlamayacaktır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (International Labour Organization-ILO) Dünya İstihdam ve Sosyal Durum raporunda, toplumsal cinsiyet açığının 2025 yılına kapatılabilmesi durumunda ülkelerin GSMH’leri üzerinde de olumlu etkiye sahip olacağı belirtilmektedir. Dünya ölçeğinde GSMH artışının %3,9, gelişmiş ülkelerde %2,6 ve en önemlisi Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde bu oranın %4,8’lere çıkacağı öngörülmektedir. (DEMİR, 2018)


Cinsiyet Eşitsizliğini Önleyici Gelişmeler

Türkiye’de son on yılda cinsiyet eşitliği için ilk adımlar 1980'lerde Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne (CEDAW) uyum sağlama çalışmaları olmuştur. Türkiye, 1985’te CEDAW’yı ve Avrupa Konseyi’nin Kadına ve Aile İçi Şiddete Karşı Şiddeti Önleme ve Mücadele Konvansiyonu’nu (İstanbul Konvansiyonu) onaylamıştır. İlgili sözleşme 2011’de İstanbul’da imzalanarak 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşmeler ve 2030 BM'nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefinin (SDG5) cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve tüm kadınların güçlendirilmesi konusundaki hükümeti ayrımcı uygulamaları ve gelenekleri ortadan kaldırmak için motive etmesi amaçlanmaktadır. CEDAW Komitesi’nin Temmuz 2016’da yayınladığı önerileriyle, Türkiye’nin, kadınların siyasal hayata yerel ve ulusal düzeyde eşit ve tam katılımını sağlayacak önlemleri almasını tavsiye etmiştir. İlgili tavsiyeler özetle, kadınlar, barış ve güvenlik hakkındaki 1325 (2000) sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararını uygulamak üzere Ulusal Eylem Planı taslağını sonuçlandırmak ve kabul etmek için net bir zaman dilimi oluşturmak; çocuk evliliği yasağını uygulamak ve çocuk evliliğinin kız çocuklarının sağlığı ve gelişimi üzerindeki zararlı etkileri konusundaki hassaslaştırma çabalarını güçlendirmek; kadınların ve erkeklerin yeterince temsil edilmediği veya dezavantajlı olduğu tüm alanlarda, özellikle eğitim, iş gücü piyasası, siyasi ve kamusal yaşamda temel eşitliği hızlandırmak için geçici özel önlemler uygulamaktır.

Her ne kadar Türkiye Anayasası mutlak cinsiyet eşitliğini onaylasa da kuralların ve düzenlemelerin çoğu hâlâ kâğıt üzerindedir. Sözleşmeler ve Anayasanın yanı sıra, Ceza Kanunu ve Medeni Kanun da daha iyi bir toplumsal cinsiyet eşitliği için değiştirilmiştir. Ancak, mevcut devam eden sorunlara bakıldığında yasal gelişmelerin cinsiyet farkını azaltarak hedeflenen cinsiyet eşitliğini sağlamak için yeterli mi yoksa kökleri almak için daha fazla uygulama gerekli mi? Genel olarak Türk kadınlarının toplumsal cinsiyet kavramları hakkında çok az fikir sahibi oldukları doğru mu? gibi sorular akla gelmektedir.

Cinsiyet eşitsizliği konusunda belirtilen tüm bu neden ve sonuçlar, İşte Eşitlik projesinin doğru ülke ve zamanda uygulandığını göstermektedir. Projeyle, önemli ve etkin bileşenler olacağı düşünülen iki ana hedef kitlesi belirlenmiştir. Üniversite eğitimi alan ve iş yaşamına hazırlanan genç erkek ve kadınlarla, yine iş yaşamına yeni başlamış ya da başlamak üzere olan genç kadınlar. Proje uygulama alanı olarak İstanbul belirlenmiştir.

Proje dört ana aktivite planlamasından oluşmuştur.
• İstanbul’daki üniversitelerde iş yaşamına geçişe hazırlanan genç kadın ve erkeklerle uygulanacak cinsiyet eşitliği farkındalığı eğitimleri,
• İş yaşamına hazırlanan genç kadınlar ve profesyonel yaşamına başlamış iş kadınları arasında yürütülecek Mentorluk Programı,
• Cinsiyet Eşitliği Farkındalığı eğitimleri düzenlenen üniversite öğrencilerinin gönüllü talep ve katılımlarıyla toplumsal cinsiyet eğitimleri düzenlenmesi, eğitime katılan öğrenciler arasından belirlenecek öğrencilerin cinsiyet eşitliği elçileri olarak okullarında cinsiyet eşitliği farkındalığı eğitimleri düzenlemeye devam etmeleri,
• Ulusal ve uluslararası İş ve akademik yaşamdan uzmanların dinleneceği, toplumsal cinsiyet ve iş yaşamında cinsiyet eşitsizliklerinin tartışılacağı uluslararası konferans.

Kadınların iş hayatında karşılaştıkları hak ihlalleri, bunların nedenleri ve ilgili konulardaki daha faza bilgi ve doküman ve rapora sayfanın KÜTÜPHANE bağlantısından ulaşılabilir


Ankara Eğitim Toplantısı
Proje Yönetim Ekibi Çalışma Toplantıları